top of page

Aslında tam da sözün bittiği yerde başlar Leyla’nın, Leyla’ların hikâyesi… Yüzyıllardır, kuşaklar ötesinden bizimledir. Sadece kahramanlar, zaman ve mekânlar farklıdır. Biz bitti sansak da bu bir aldatmacadır. Hikâyeler hep yazılır, önemli olan onları okumaktır…
    Lafa geldiğinde bayılırız kadın haklarını savunmaya… Onlar başımızın tacıdır; Anadır, bacıdır, yârdır… Hep korumak, sahiplenmek (!) isteriz kendimizce değil mi? Ama ortada, sokaklarda kaldığında ise ötekileştirdiklerimiz arasında en ön sıradadır artık onlar… Ne oldu anaya, bacıya, yâra… Nerde kaldı kadın haklarınız?
    Atasözlerinde ve deyimlerde dahi ikinci sırada yer almaz mı kadınlar? Demezler mi ‘Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin’  ‘Elinin hamuruyla erkek işine karışma!’  ‘Kadın dediğin koluna taktın mı yakışacak, duvara çarptın mı yapışacak’ ‘Saçı uzun, aklı kısa’ diye…
    Güçsüze gücü yetenleri, sözde ‘erkeklik’ yaftası altında kadınları üzerinde egemenlik kurmak isteyenleri, itirazla karşılaştıklarında ise kollarını sıvayan erkekleri;
    Çocukluğunu yaşayamayan, biraz bedeni gelişmeye başladığında evlendirme yaşı geldiği düşünülen ve ‘namus’ müptelası ebeveynler tarafından baş göz edilmeye çalışılan çocuk gelinleri; 
    Kendine küçücük bir hayat kurmak, çabalayarak hayata tutunmak isteyen; mücadele eden, emeğiyle ve alın teriyle ayakta kalmaya çalışan Leyla’yı;
    Ve daha nicelerini anlatmaya çalıştık dilimizin döndüğünce… 
    Bazen kendinizden, annenizden belki de komşunuzdan; bazen de belki dedenizden, eniştenizden ya da bir arkadaşınızdan birilerini göreceğiniz mümkün olan ‘Eksik Etek’e sizleri de bekliyoruz. 
    Alkışınız eksik olmasın…

Eksik Etek Hakkında

© 2016 DenizimPhotography

bottom of page